İyi Oluş İçin Bir Rehber: PERMA+V Modeli

İyi Oluş İçin Bir Rehber: PERMA+V Modeli

TÜİK’in 2019 raporlarına göre genç nüfus içinde kendini mutlu olarak beyan edenlerin oranı %56.7. Yani genç nüfusun %44.3’ü mutlu olduğunu düşünmüyor. Rakamlar bu derece yüksekken, mutluluk üzerine çalışan pozitif psikoloji alanı hakkında konuşmaya ne dersiniz?

Psikoloji bilimi yıllardır büyük ölçüde normal dışı davranışlar ve ruh sağlığı bozukluklarıyla ilgilenmiştir. Bu sebeple psikoloji alanında sorun çözme odaklı bir anlayış ön plana çıkmaktadır. İnsanların olumlu ve güçlü yanları, iyi oluş halleri, potansiyellerini incelemek büyük oranda ihmal edilmiştir. Pozitif psikoloji bireylerin olumsuz, eksik yanlarından çok; olumlu karakter özelliklerini, güçlü yanlarını ve erdemlerini merkeze alan bir alt disiplin olarak ortaya çıkmıştır. Bizleri hayatı daha doyurucu kılmaya yönlendiren, mutluluk arayışımıza katkıda bulunmaya yönelik bir alandır.

“Psikoloji eksiyi sıfıra getirir. Hastalıkları negatif olarak değerlendirirsek, onları iyileştiren psikoloji insanı normal haline getirir yani eksiyi sıfır yapar. Pozitif psikoloji ise insanı artı hale taşır. İyilik halini arttırmayı, mutluluğu çoğaltmayı hedefler. Sağlıklı bir insanın yaşam kalitesini arttırmayı amaçlar.”

Pozitif psikoloji alanının önemli isimlerinden olan ve çalışmaları öğrenilmiş çaresizlik, pozitif psikoloji, depresyon, dayanıklılık, iyimserlik, karamsarlık konuları etrafında dönen Martin Seligman, 2011’de yayınladığı Flourish: A Visionary New Understanding of Happiness and Wellbeing kitabı ile büyük bir etki yarattı. Bu kitapta Seligman, bir kişinin esenliğine ve mutluluğuna katkıda bulunanları tanımlamıştır. Tatmin edici bir yaşam elde etmek için gereken beş yapı taşı olduğunu belirtmiş ve bunları da PERMA+V şeklinde kısaltmıştır:

P-Positive emotions (Pozitif duygular): Dayanıklılık için gerekli içten gelen pozitiflik.

Olumlu duyguların, düşüncelerimiz ve eylemlerimiz üzerinde genişleyen bir etkisi vardır. Otomatik tepkileri atmamıza ve bunun yerine yaratıcı, esnek ve yeni düşünme ve hareket etme yolları aramamıza izin verirler. Olumlu duygular hem dayanıklılık hem de esenlik ile güçlü bir şekilde ilişkilidir. Duygular bulaşıcıdır ve olumlu duygusal durumlar güçlü ilişkiler kurmaya yardımcı olmaktadır.

E- Engagement (Bağlılık): İyi olduğumuz ve yapmaktan keyif aldığımız aktivitelerde kendimizi daima geliştirmek.

Bağlılık ihtiyacımızı karşılayan aktiviteler, vücudu pozitif nörotransmitterler ve kişinin iyi olma hissini yükselten hormonlarla doldurur. Bu bağlılık sakinlik, odaklanma ve neşe bulduğumuz etkinlikleri sentezlememize yardımcı olur. Bir enstrüman çalmak, spor yapmak, açık hava etkinliği yapmak, dans etmek veya hatta sadece bir hobi olsun; bir etkinlik sırasında zaman gerçekten “akıp gittiğinde”, bunun nedeni büyük olasılıkla katılanların bu bağlılık hissini yaşamalarıdır. Hepimizin hayatımızda bizi şu anki anı içine çeken, göreve veya faaliyete mutlu bir dalma ‘akışı’ yaratan bir şeye ihtiyacımız var. Bu tür bir bağlılık “akışı” zekamızı, becerilerimizi ve duygusal yeteneklerimizi genişletir.

R-Relationships (İlişkiler): dürüst, enerjimizi yükselten ve bizi destekleyen ilişkiler kurmak.

Sağlıklı ilişkiler ve olumlu bağlantılar temel ihtiyaçlarımızdan bir tanesi. Sevgiyi, yakınlığı ve diğer insanlarla güçlü bir duygusal-fiziksel etkileşimi teşvik eden sosyal bağlantılar geliştiriyoruz. Kişinin ebeveynleri, kardeşleri, akranları, iş arkadaşları ve benzer ilgi alanları olan arkadaşları ile olumlu ilişkileri, genel neşe için anahtar bir bileşendir. Güçlü bir sosyal çevre aynı zamanda zor zamanlarda destek sağlar ve önemli yaşam kararları karşısında direnç oluşturmaya yardımcı olur. Kısacası, içgüdülerimiz bir gruba bağlı olmamızı istiyor. Kendimizi güvende, değerli, aranılan ve en önemlisi dahil hissetmemiz önem taşıyor (Sosyal desteğin psikolojik dayanıklılık üzerindeki olumlu etkisine Psikolojik Dayanıklılık: Zorluklarla Baş Edebilen İnsanların Özellikleri yazımızda da değinmiştik).

M-Meaning (Anlam): bizden daha büyük bir sistemin parçası olduğumuza dair inanç.

Bir anlam ve amaç duygusuna sahip olmak, kendimizden daha büyük bir şeye hizmet ettiğimizde ortaya çıkar. Başkalarıyla bağlantı kurmak, bir amaç için çalışmak, dünyadaki yerimiz hakkında hikayeler anlatmak hayatlarımızı ve refahımızı büyük ölçüde derinleştirmektedir.

“Eğer bir gemi inşa etmek istiyorsan, insanları odun toplamak için çağırma ve onlara görev dağıtıp iş verme. Bunun yerine onlara, denizin sonsuz büyüklüğünü arzulamayı öğret.”

– Antoine de Saint-Exupery

A- Accomplishment (Başarı): Hayatta hedeflediklerimiz için çabalayacağımıza ve hedeflerimize ulaşabileceğimize dair inancımız ve yeteneğimiz.

İnsanın, hayatta büyüdüğünü ve ilerleme kaydettiğini hissetmek için temel bir ihtiyacı vardır. Hayatta hedeflere sahip olmak, bize bir başarı hissi verebilecek şeylere ulaşmamıza yardımcı olabilir. Bir amaç bulmak yön, odaklanma, tutku ve başarı hissi verir.

“Potansiyelimiz bir şeydir. Onunla yaptığımız ise bambaşka bir şey.”

“Yetenek ne kadar önemliyse, çaba iki kat daha önemli”

-Angela Duckworth: Grit

 

“Yeteneğiniz ne olursa olsun, çaba, bu yeteneği ateşleyen ve onu tamamlamaya dönüştüren şeydir”.

-Carol Dweck: Zihniyet

V-Vitalit (Zindelik-Canlılık): dengeli beslenmek, düzenli haraket etmek ve iyi uyumak.

Araştırmalar bize zindeliğin refahımızın ayrılmaz bir parçası olduğunu gösteriyor. Derin uyku, iyi yemek yeme ve düzenli egzersiz yapma becerimiz, refahın diğer tüm unsurları üzerinde önemli bir etkiye sahiptir. Fiziksel canlılığı sürdürmek, direnç oluşturmak ve zorluklarla baş etmek için kritik bir öneme sahiptir.

 

Seligman’ın PERMA’nın anlamını özetlediği konuşması: https://www.youtube.com/watch?v=jqqHUxzpfBI&feature=emb_logo

 

Kaynak:

Seligman, E.P. (2011) Flourish: a new understanding of happiness and well-being- and how to achieve them. London: Free Press.



Bir cevap yazın