- 14 Şubat 2021
- Yayınlayan: Psk. İrem Bulut
- Kategori: Genel

Bir Eylem Olarak Sevmek
Erich Fromm, Sevme Sanatı kitabında sevmenin bir duygu değil, bir eylem olduğunu belirtir. Aynı yürüme, konuşma, yazma eylemlerini öğrendiğimiz gibi, sevmeyi de öğreniriz. (1)
Sevmenin öğrenilen bir şey olarak karşımıza çıktığı alanlardan biri de sinemadır. Sonsuzluk ve Bir Gün filminde ana karakter Alexandre annesine şöyle sormaktadır:
“Neden?
Söyle bana, anne…
İnsan neden bilmez nasıl seveceğini?”
Alexandre’nin bu sorusu hem film için hem de bizler için oldukça kritiktir. Sevmeyi, nasıl seveceğimizi öğrendiğimiz ana fikrine çıkar.
Fromm kitabın devamında sevginin de yaşamak gibi bir sanat olduğunu ifade eder. Eğer nasıl sevmemiz gerektiğini öğreneceksek, müzik, resim, marangozluk, doktorluk ya da mühendislik sanatlarını, mesleklerini öğrenmek için ne yapıyorsak onun aynısını yapmamız gerektiğini söyler.
Kitap direkt olarak sevmek şudur demek yerine sevginin her türlüsü için geçerli olan belli temel unsurları anlatır:
- İlgi
- Sorumluluk
- Saygı
- Bilgi
-Fromm’a göre ilgi en açık biçimde annenin çocuğuna gösterdiği sevgide görülür. Kitapta yazar sevgi için ilginin önemini vurgular, bitki ve hayvanlara duyulan sevgi için de buradan örnek verir. Çiçekleri sevdiğini söyleyen bir kadının çiçekleri sulamayı unuttuğunu görürsek, onun çiçek sevgisine de inanamayacağımızı belirtir.
“Sevgi, sevdiğimiz şeyin büyümesi ve yaşaması için gösterdiğimiz etken [aktif] ilgidir.”
Sevginin özü bir şey için harcanan emek, bir şeyi büyütmektir. Sevgi ve emek ayrılamaz iki parçadır.
“Kişi, uğruna emek harcadığı şeyleri sever ve kişi sevdiği şeyler için emek harcar.”
Antoine de Saint-Exupéry tarafından yazılan ve bir çocuğun gözünden büyüklerin dünyasının anlatıldığı Küçük Prens’te de benzer bir örnek vardır. Küçük Prens aynı bahçede yüzlerce gül olduğunu ancak onun gülünün diğerlerinden ayrı bir konumda yer aldığını belirtir. Çünkü onun için emek harcamış, zaman ayırmıştır. Onu rüzgardan korumak için üzerini fanusla örtmüş, üzerindeki tırtılları temizlemiş, yakınmasına, böbürlenmesine hatta susmasına kulak vermiştir (2).
“Gülünü bunca önemli kılan, uğruna harcadığın vakittir.”
-Sevginin bir başka unsuru sorumluluktur. Fromm, sorumluluğa anne-bebek açısından bakınca bu sorumluluğun ağırlıklı olarak bedensel gereksinimlerin karşılanması olduğunu; yetişkinler arası sevgide ise sorumluluğun ağırlıklı olarak diğer insanın ruhsal gereksinimlerine yanıt verdiğini belirtir.
-Diğer bir unsur saygıdır. Saygı kavramı bir insanı olduğu gibi görebilme yetisini, onu özgün bireyselliği içinde fark edebilmeyi belirtir.
“Şu eski Fransız şarkısının dediği gibi; L’amour est l’enfant de la libert, ‘sevgi özgürlüğün çocuğudur’. O, asla zorbalığın çocuğu olamaz.”
-Son madde olarak, tüm bunlar eğer bilgi tarafından yönlendirilmezse kör kalır.
“Sevme, kendimi verme edimi sırasında bir başka insanın içine girdiğimde kendimi bulurum. Kendimi, ikimizi, insanı keşfederim.”
Fromm, başkalarıyla kaynaşıp yakınlaşma isteğimizin temelinde “insanın sırrını” çözmek de olduğunu belirtir.
“Sevmenin etken yapısı, sevmenin almak değil öncelikle vermek olduğunu biçiminde tanımlanabilir. Bir kişi bir başkasına ne verebilir? Sahip olduğu en değerli şeyden, yaşamından, kendinden bir şeyler. Sevinçlerini, ilgisini, anlayışını, bilgisini, nüktesini, üzüntüsünü verebilir… Böylece yaşamından bir şeyler verdikçe karşısındaki kişiyi zenginleştirir, kendi içindeki yaşama sevincini coşturarak onunkini de coşturur almak için vermez, vermek başlı başına doyulmaz bir sevinçtir.”
Bu sözler akıllara şu soruyu getirir: sahip olmadığımız bir şeyi verebilir miyiz?
Fromm’un söz ettiği sevinçleri, ilgiyi, anlayışı, bilgiyi, nükteyi, üzüntüyü verebilmek için kişinin öncelikle bireysel olarak bunlara sahip olması, varlığını fark etmesi gerekir. Bu sebeple önce kendimizi anlayıp sonra ötekine dair bilgi edinebilir, verici pozisyona geçebiliriz. Önce kendini tanımayla başlamak yüzyıllardır süregelen bir konudur, Delfi Tapınağı’nın girişinde altın harflerle “Nosce Te İpsum (Kendini bil)” yazar.
“Kendimizle ne kadar yakın olursak, ötekiyle de o kadar yakın olma şansımız olur. Tersten söyleyecek olursak: kendinden uzak, ötekinden uzak.” (3)
-Ferhat Jak İçöz
Kişinin kendi ile olan ilişkisi sevme kapasitesini etkiler…
* The Rumour – L’Amour Est L’Enfant De La Liberte (Love Is The Child Of Freedom) şarkısı:
https://www.youtube.com/watch?v=XGZDsrjLJ6g
Kaynaklar:
(1) Fromm, E. (2020). Sevme sanatı (3. basım). (I. Gündüz, Çev.). İstanbul: Say Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1956).
(2) Saint-Exupéry, A. (2015). Küçük prens. (7. basım). (C. Süreya ve T. Uyar, Çev). İstanbul: Can Sanat Yayınları. (Orijinal çalışma basım tarihi 1943).
(3) İçöz, F. J. (2020). Kendin olmanın dayanılmaz hafifliği. İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık.